10 Ağustos 2012 Cuma

Anonim şirket sermaye artırımında blokaj meselesi

Kanuna göre, anonim şirketin sermaye artırımı yapabilmesi için taahhüt edilen tutarın %25'ini bankada bloke etmek gerekiyor. Bunu yapabilmek için eskiden olduğu gibi şirkete kredi çektirip, bu krediyi ortak cari hesabına çekmek suretiyle sermaye taahhüt borcunun yerine getirilmesinin önü kapatılmıştır. Bu durumda ortağın sermaye artırım şartını yerine getirebilmesi için şahsi kredibilitesi ile bankadan şahıs olarak borçlanması veya bu imkanı yoksa yeni ortak almaktan başka çaresi kalmıyor. Aslında üst kurumlarca bu şekilde sermaye artırımı şartı konulmasının amacı da zaten şirketin öngörülen faaliyet için gerekli öz kaynağa ulaşmasının sağlanmasıdır.


Kanunda açık kapı var mı?

Bu konunda sanki kanunda bir boşluk veya bir açık kapı var gibi görünüyor. Aslında ortaklarca şirketlerin içinin boşaltılmasının engellenmesi amacına dönük olan ancak böyle özellikli sermaye artırımı şartlarının yerine getirilmesinde sıkıntı yaratan bu hükmün açık tarafı var gibi. Bir enerji şirketi örneği ile konuyu açıklamaya çalışalım: Elinde lisansı bulunan ve sermayesi; tamamı ödenmiş 100.000 TL olan bir şirket EPDK'ya başvurduğunda, EPDK tarafından sermayesinin 10 milyon TL'ye çıkarılması şartı getirilmiş olsun. Bu durumda, şirket ortağı bir bankayla anlaşmak suretiyle şirkete sermaye artırımı için bloke edilmesi gerekli %25'e tekabül eden 2,5 milyon TL krediyi talep etsin, şirkete aldığı bu krediyle aynı tutarı cari hesap yoluyla şirketten çekip, sermaye artırımı için gerekli blokaj şartını yerine getirebilecektir. Kanun lafzında bunu engelleyen bir hüküm yok. Elbette amaçsal yorumla bu uygulamanın eleştiri konusu yapılma ihtimali de olabilir. Ama açık hükümde bir engel görünmüyor.

Hatırlanacağı üzere TTK'da 6335 Sayılı Kanun'la yapılacak değişiklikler sırasında cari hesap yoluyla şirketten çekilebilecek para tutarı için öz sermayenin belli bir oranı şeklinde sınır konulmasının yararlı olacağını önermiştik. Konuya ilişkin olarak TTK 358'inci maddede yapılan değişiklikte ise böyle bir sınırlama getirilmedi. Sadece vadesi gelmiş sermaye taahhüt borcu kapatılmadıkça ve geçmiş yıl zararlarına karşılık gelecek bir fon tutarı ayrılmadıkça ortağın şirketten borçlanması engellendi. O zaman da bize göre kanunda böyle bir açık kapı kalmış oldu. Bahsettiğimiz şirketler bakımından belki de iyi ki kalmış denilebilir.

Üst kurullar ne yapabilir?

Özellikle enerji şirketleri faaliyete başlamak için önce ilgili üst kurumdan izin almak durumundadırlar. EPDK tarafından bu şirketler için şart koşulan sermaye artırımının yerine getirilebilmesi için yeterli kaynağın bulunması pek de kolay olmamaktadır. Bu nedenle konu belki de şirketten para çekilmesi veya blokajdan ziyade ilgili üst kurullarca öngörülen sermaye artırım şartının birkaç kademede ve zamana yayılması suretiyle de çözüme kavuşturulabilir. Aksi durum, enerji lisansını elinde bulunduran şirketlerin bu sermaye şartını yerine getirmek için daha ziyade yabancı ortak bulmak gibi bir zorunlulukla karşılaşmaları ve böylece de yerli şirketin, daha avantajlı bir satış gerçekleştirebilecekken, daha başlangıçta ve kötü şartlarda yabancıların eline geçmesine neden olabilecektir. Bu yönüyle konu önemlidir ve ilgili üst kurulların bu sakıncayı dikkate alarak karar vermelerinde büyük yarar vardır. Ayrıca TTK'nın yürürlük tarihinden önceki müracaatlar için eski hükümlerin uygulanması da geçiş dönemi için çözüm olabilir.

OSMAN ARIOĞLU / BUGÜN 10.08.2012

Hiç yorum yok: