26 Ağustos 2012 Pazar

Çalışanların çalışmaktan kaçınma hakkı

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, çalışanlara sağlık ve güvenliklerini tehlikede gördüklerinde "Çalışmaktan kaçınma hakkı" veriyor. Kanunun 13. maddesinde düzenlenen bu hak, çalışma hayatımız açısından bir yenilik. Fakat bu hakkın kullanımı için bazı şartların gerçekleşmesi gerekiyor. Her şeyden önce çalışanların, işyerinde sağlık ve güvenliklerini tehdit eden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşı karşıya kalmaları söz konusu olmalıdır. Böyle bir durum ortaya çıktığında da işçiler, işlerini kafalarına göre bırakamaz. Bunun için çalışanların, ortaya çıkan tehlikeyi ve alınmasını istedikleri tedbirleri öncelikle işyerlerindeki iş sağlığı ve güvenliği kuruluna, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene ya da onun adına işi yürüten vekil veya temsilcisine bildirmeleri gerekir. Bu durumda işyerindeki iş sağlığı ve güvenliği kurulu acilen toplanarak, işverenin ise hemen kararını vermesi ve durumu bir tutanakla tespit ederek, kararın çalışanlar ve çalışan temsilcilerine yazılı olarak bildirilmesi gerekir.

KURUL OLUŞTURULMALI

Buraya kadar anlattıklarımız bile kanunun bu yeni düzenlemesinin işyerlerinde, bizim pek çok işletmemizde bulunmayan, işverenlerimiz ve çalışanlarımızın çok da sevmediği bazı yazılı prosedürlerin uygulanmasını gerektirdiğini görüyoruz. Ayrıca bu noktada kanunun işverenlere getirdiği bir başka yükümlülük olan ve bazı işyerlerinde oluşturulması gereken "iş sağlığı ve güvenliği kurulu"na değinmekte de yarar var. Söz konusu kurul, kanunun 22. maddesinde düzenleniyor. Buna göre elli ve daha fazla çalışanı olan ve altı aydan fazla süren sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çalışmaları yapmak üzere işverence bir kurul oluşturulması gerekir. Elli ve daha fazla çalışanı olup, işyerinde faaliyet süresi altı ayı geçen alt işverenler de asıl işverenden ayrı olarak bir iş sağlığı ve güvenliği kurulu olşturacaklardır. Kurul oluşturma yükümlülüğü doğmayan alt işveren, asıl işverenin oluşturduğu kurula yetkili bir temsilci atar. Aynı şekilde alt işveren için kurul oluşturma zorunluluğu doğup da asıl işverenin kurul oluşturmasının gerekmediği durumlarda bu kez asıl işveren, alt işverenin oluşturduğu iş sağlığı ve güvenliği kuruluna bir yetkili temsilci atar. Asıl işveren ve alt işverenin işçi sayıları ayrı ayrı kurul oluşturmayı gerektirmediği halde, toplamda elli işçiyi geçiyorsa bu defa müştereken bir kurul oluştururlar. Yine aynı çalışma alanı içerisinde birden fazla işverenin olduğu durumlarda, kurullardan birisinin aldığı bir karar, diğer işverenlerin işçilerinin çalışmalarını da etkiliyorsa kurul kararları diğer işverenlere ve işçilerine de bildirilmek zorundadır. Kısacası kurullar arasında koordinasyonu sağlamak asıl işverenin görevidir. Benzer bir koordinasyon görevi de birden çok işverenin aynı çalışma alanını paylaştığı iş merkezleri, iş hanları, sanayi bölgeleri ve siteleri gibi yerlerde söz konusudur.

KOORDİNASYON GÖREVİ

Bu gibi yerlerde o bölgelerin yönetimleri işyerlerinin bir ve bir kaçından kaynaklanan ve diğer işyerlerini de etkileyecek tehlikeler konusunda gerekli tedbirleri almaları hususunda işverenleri uyarmakla görevlidir. Hatta bu uyarıları dikkate almayan işverenleri Bakanlığa bildirmeleri de gerekir. Şimdi asıl konumuz olan, çalışanın, sağlık ve güvenliğini tehlikede gördüğü için çalışmaktan kaçınma hakkına tekrar dönelim. Çalışanın, kurula veya işverene yaptığı başvuru üzerine alınan ve kendisine tebliğ edilen karar, çalışanın talebi yönündeyse gerekli tedbirler alınıncaya, tehlike ortadan kalkıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındıkları dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklı kalır. Bunun iş hukuku açısından anlamı, çalışanın çalışmaktan kaçınma hakkını kullandığı sürelerin iş süresinden sayılır. Örneğin normal ücretini çalışmadığı halde alma hakkı vardır. Fakat fazla çalışma ücretlerini alması mümkün olamaz. Burada akla şöyle bir soru geliyor. Ani bir olayın gerçekleştiği, çalışanların ciddi ve yakın bir tehlike ile karşı karşıya olduğu durumlarda ne olacak? Bu gibi durumlarda zaten çalışanlar kurula veya işverene başvuruda bulunarak kendilerine yazılı karar tebliğini beklemeksizin (özel olarak görevlendirilenler haricinde) işyeri ya da çalışma bölgelerini terk edip, belirlenen güvenli yere gitme hakkına sahiptir.

HAK KISITLANAMAZ

Çalışanların bu hareketlerinden dolayı da hakları kısıtlanamaz. Çalışanların bu konudaki bir başka hakları da işyeri ve çalışma yerlerindeki tehlike konusunda yaptıkları ikaz haklı görüldüğü halde, gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda iş sözleşmelerini feshedebilme haklarıdır. Hemen belirtelim, bu hakkın kullanımında her işyeri, işçi ve ortaya çıkan durum kendi içerisinde özel olarak değerlendirilir. Örneğin işyerinde bulaşıcı bir hastalığı tespit edilen işçinin, diğer çalışanlarla aynı ortamda bulunmaya ve aynı yemekhaneyi kullanmaya devamı konusunda işverence gerekli önlemlerin alınmaması o işyerinde çalışanlara iş akidlerini haklı nedenle fesih hakkı verebilir. Fakat işletmeye bağlı pazarlamacı olarak işyeri dışında çalışan ve işletmeye hiç uğramayan bir başka elemanın da aynı haktan yararlanması mümkün olmayabilir.

Okur sorusu

SORU: Sosyal güvenlik kurumlarının birleşmesinden önce 2006 yılı Haziran ayında yurtdışında geçen çalışma sürelerimi SSK Müdürlüğü'ne, ev hanımı olarak bulunma süremi de Bağ-Kur'a borçlanmak için talepte bulundum. Borçlanma süreleri dolarla hesaplanarak borç tutarları ayrı ayrı hesaplanıp, ayrı ayrı borçlanma tebligatları geldi. Elimde olmayan nedenlerle çıkarılan borçları ödeyemedim. 2008 sonrası borçlanmalar Türk Lirası üzerinden yapıldığı için ödemem gereken miktar çok yükseldi. Eski borçlanma hakkım saklı kalmış mıdır? (HÜLYA GÜVEN)

CEVAP: 8 Mayıs 2008 öncesinde yurtdışı borçlanmaları 3201 Sayılı Kanun'a göre yapılıyordu. Çıkarılan borçların ödenmesi için bir süre şartı yoktu. Sadece yatırdığınız tarihteki döviz kuru ödeyeceğiniz tutarı artırıp azaltabiliyordu. 2006 yılında yaptığınız borçlanma hakkınızı şimdi de kullanabilirsiniz. Yeniden borçlanma talebinde bulunmanıza gerek yok.

CELAL KAPAN / YENİ ASIR 24.08.2012

Hiç yorum yok: