2 Ekim 2012 Salı

Vergi ve primde 'zamanaşımı' kolay değil

Devlet hükümranlık ilkesi gereği vatandaşlarından vergi; verdiği sağlık hizmeti, emeklilik maaşı vs. sosyal haklar sebebiyle de sosyal güvenlik primi almaktadır.

Ancak gerçek ve tüzel kişiler devlete olan bu borçlarını zamanında ödemeyebilir. Bazen de devlet, ödenmesi gereken bir vergi veya primin varlığının da farkına varmayabilir. Bu yüzden eksik bildirilen vergi ve primlerin inceleme, denetim vb. yollarla tespitine çalışılır. Sonraki yıllarda tespit edilen vergi ve primler mükelleflerden ceza ve faiziyle alınır. Devletlerin inceleme, denetim ve takip mekanizmaları güçlendikçe, ceza ve faizler ağırlaştıkça ödenmesi gereken vergi ve primler gerçeğe daha uygun beyan edilir ve ödenir. Bütün tedbirlere rağmen fark edilmeyen vergi ve primler olacağı da ayrı bir gerçektir. Devlet de mükellefler de bu borç ve alacakların sonsuza kadar takip edilmesini istemez. Çünkü devletin vergiden doğan alacağını uzun bir süre sonra istemesi hem vergi idaresi hem de mükellef yönünden sorunlar doğurur. İdare vergi veya primin varlığını ispat yönünden güçlüklerle karşılaşır. Ayrıca takip ve tahsil yönünden de zorluklar yaşanır. Mükellefler de borçlu olarak uzun süre belirsizlik içinde kalacakları ve defter-belgeleri saklamak zorunda olacakları için ciddi sıkıntılar yaşar. Bu yüzden vergi mevzuatına da zamanaşımı müessesesi getirilmiştir. Zamanaşımı bu olumsuzlukları büyük ölçüde önlemektedir. Vergi hukukunda tarh zamanaşımı ve tahsil zamanaşımı olmak üzere iki çeşit zamanaşımı bulunmaktadır. Bunlardan tarh zamanaşımı Vergi Usul Kanunu'nda; tahsil zamanaşımı ise Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da düzenlenmiş. Zamanaşımının en önemli yanlarından biri, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmadan hüküm ifade etmesidir. Tahsil daireleri amme alacağının tahsilinde zamanaşımını re'sen dikkate almak zorunda.