6 Ocak 2012 Cuma

50 yaş ve üstündekilerin izin avantajı

KONUMUZ eşinizden aldığınız izin değil.


Başlığı okuyup böyle düşünenlerin çoğunun; “50’yi aştık. Hanım artık ne soruyor ne de merak ediyor. Eskiden şüphelenirdi, kıskanırdı. Şimdi o da yok. İstediğimiz saatte evden çıkıyor, istediğimiz saatte geliyoruz” diyeceklerini tahmin ediyorum.

Başlıktaki konumuz, 50 yaş ve üzerinde oldukları halde çalışan ya da emekli olduktan sonra yeniden çalışanların yıllık ücretli izin avantajları ile ilgili...

EN AZ 20 GÜN    
Yaşları 50 ve daha yukarı olan işçilere, 20 günden aşağı izin verilemiyor (İş Yasası Md. 53). İlk 5 yıla kadar (beş yıl dahil) işçilerin 14 gün izni var. Ancak 50 yaş ve üzerindeki işçiye, bir yıllık hizmetidoldurduğunda, en az 20 gün izin verilmesi gerekiyor. Bu süre, emekli olduktan sonra çalışan 50 yaş ve üstündekiler için de geçerli.

İzin hakkı kazandığı tarihten sonra yaşı 50’nin üzerine çıkmış (olmuş) ise, izin gün sayısını artırmaması gerekiyor. İşçi, 50 yaşını doldurduktan sonra izne hak kazanmış ise, doğrudan 20 günlük izin hakkı oluyor. Buda ince bir ayrıntı.

TBMM'ye sunulan çek yasasının detayları belli oldu.

Karşılıksız çek keşide etme eylemine adli nitelikte bir yaptırım uygulanması nedeniyle yaşanan sıkıntılara çözüm bulmayı amaçlayan tasarı, TBMM Başkanlığına sunuldu.

Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına göre, hakkında işlem yapılan kişi hakkında uygulanan adli nitelikteki yaptırım, idari nitelikte bir yaptırıma dönüştürüldüğünden, daha önce adli sicilde tutulan yasaklılık durumuna ilişkin kayıtlar, Merkez Bankasında tutulacak.

Çek defterinin her bir yaprağına çekin basıldığı tarih de yazılacak. Çekin, üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren 5 yıl içinde ibraz edilmemesi halinde, muhatap bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğu sona erecek.

Yeni TTK ile hapse girmeyen 'patron' kalmaz!

Yeni TTK, şirketleri hâkim ortaklardan korunması gereken küçük ortaklı yapılar sanıyor, şirketten para çekmeyi yasaklıyor.

Yeni Türk Ticaret Kanunu'nun bu haliyle 1 Temmuz'da yürürlüğe girmesi durumunda aile şirketlerinin patronlarına hapis yolu göründü. Çünkü yeni kanun, şirketten para çekmeyi kesinlikle yasaklayan bir düzenleme öngörüyor. Oysa Türkiye'de şirketlerin yüzde 90'ında işler yürürken şirket sahipleri şirketten para çeker veya geri koyar. Şirketin nakit akışını ve işleyişini böyle yürütür. Yani ticaret hayatı içinde şirketten para çekmek kaçınılmaz olabiliyor.

Yeni kanuna göre ise şirketten para çekildiği takdirde, 300 günden aşağı olmamak üzere adli para cezası ve hapis cezası var. Adli para cezaları hâkime bağlı. Şirket yöneticisi adli para cezasını 30 gün içinde yatıracak imkânı olmazsa hapse gönderilecek. Bu nedenle, "Bu kanun yürürlüğe girerse hapse girmeyen şirket yöneticisi kalmaz" yorumları yapılıyor.

Şüpheli alacak karşılığı nasıl ayrılır?

V.U.K.'nun 323. maddesinde ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla, dava veya icra safhasında bulunan alacaklar, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacakların şüpheli alacak sayılacağı ve bu çeşit alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte bir karşılık ayrılabileceği hüküm altına alınmıştır.

Bir alacağın şüpheli hale geldiğini kabul ederek karşılık ayrılmak suretiyle zarar yazılabilmesi için sözkonusu alacağın mutlak suretle ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması gerekmektedir.

Part-time işçinin GSS çilesi başlıyor.

Bugünlerde okurlarımızın en çok sorduğu sorunun, part-time çalışan işçilerle ilgili genel sağlık sigortası primini 30 güne tamamlamak olduğunu söylesek abartmış olmayız. Her gün onlarca okurumuz konuyla ilgili endişe ve tereddütlerini iletiyor.

Esasen kişisel düşüncem, bu kapsamdaki kişilerin 30 gün genel sağlık sigortası primi ödemeye zorlanmasının doğru olmadığıdır. Eskiden olduğu gibi, son bir yılda 30 gün prim ödenmiş olması yeterli sayılmalıdır. Bu sistemin uygulanması ve primlerin tahakkuk ve tahsili SGK için oldukça zor olacak, hem de part-time çalışanlar prim ödememek için ya işten ayrılacak ya da kayıtdışı çalışmaya yönelecek. Büyük bir bölümünü öğrencilerin oluşturduğu ve çalışarak okullarını bitirmeye çalışan bu kişilerin kayıtdışı çalışması veya iş hayatını sonlandırmasından başta SGK, işverenler ve çalışanlar olmak üzere herkes zarar görecek. Bu yanlıştan dönülmelidir.