20 Ekim 2011 Perşembe

Arsa karşılığı inşaat işlerinde KDV uygulaması

I. Giriş:

İnşaat sektöründe, “arsa karşılığı inşaat işleri” veya “arsa karşılığı hasılat paylaşımı” işleri oldukça yaygın bir uygulamadır.

Bu işlem iki aşamada gerçekleşmektedir. Birincisi; arsa sahibi tarafından arsanın müteahhide verilmesi aşaması, ikincisi ise; inşaat bittikten veya satışlar başladıktan sonraki aşamadır. Her iki aşamada da yıllardır tartışılan sorunlar ve yanlış uygulamalar ile karşılaşılmıştır. Konuya çözüm olması açısından idare, tüm sirkülerlerin birleştirildiği 60 No.lu KDV Sirkülerinde konuyu (çok detaylı olmamakla birlikte) açıklığa kavuşturmuş bulunmaktadır.

08.08.2011 tarih ve KDVK-60/2011-1 sayılı Katma Değer Vergisi Sirküleri ile; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun uygulamasına ilişkin tereddüt edilen hususlara yönelik açıklamalara yer verilmiştir.

İlgili Sirküler ile; uygulamada tereddüt edilen hususlardan “arsa karşılığı inşaat işleri” ne de yer verilmiş olup, Arsa Karşılığı İnşaat İşlerinde KDV uygulaması yazımızın konusunu oluşturacaktır.


8 Ekim 2011 Cumartesi

Tek Kişilik Şirketler Geliyor

Ticari hayatın temel taşlarından olan Türk Ticaret Kanunu Temmuz 2012 itibariyle aşama aşama yürürlüğe girecek. Şüphesiz yeni TTK ile ticari hayatın tarafları ve ticari enstrümanlara ilişkin bir çok yenilik geliyor. Şirketleri; kolektif, komandit, anonim, limited şirketler ile kooperatiflerden oluşacak. Şirketlerin elektronik ortamda yönetim kurulu ve genel kurul toplantılarını yapabilmeleri mümkün olacak.

Sermaye şirketlerinde müdürler kurulu ve yönetim kurulu; kolektif, komandit, limited ve anonim şirketlerde de ortaklar kurulu ve genel kurul toplantıları on-line gerçekleştirilebilecek. Şirketler bölünebilecek ve farklı yerlerde fabrikaları olan bir şirket, her fabrikayı bağımsız bir şirkete dönüştürebilecek.

Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren 3 ay içinde internet sitesini oluşturmayan veya ‘bilgi toplumu’ hizmetlerine özgülemeyen şirket yöneticileri, 6 aya kadar hapis ve 300 güne kadar adli para cezasına çarptırılacak. Küçük ölçekli işletmelere ise internet sitesi kurmaları için 1 yıl süre verilecek.


6 Ekim 2011 Perşembe

İşgücü satın alımında KDV kesintisi

Katma Değer Vergisi Yasası’nın 9/1 maddesi ile Maliye Bakanlığı’na verilen yetkiye dayanılarak yayımlanan 96 seri numaralı genel tebliğde yapılan yönlendirmeler çerçevesinde Katma Değer Vergisi mükelleflerinin alt işverenlerden veya bu konuda faaliyette bulunan işletmelerden temin ettikleri işgücü hizmetlerine ait hesaplanan Katma Değer Vergisi’nde yüzde doksan tevkifat yapılması öngörülmüştür.

Daha sonra 97 seri numaralı Katma Değer Vergisi genel tebliği ile;

* Genel bütçeye dahil dairelerin, katma bütçeli idarelerin, il özel idarelerinin, belediyelerin ve bunların teşkil ettikleri birliklerin,
* Döner sermayeli kuruluşların,
* Yasa ile kurulan kamu kurum ve kuruluşlarının,
* Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının,
* Vakıf üniversiteleri hariç üniversitelerin,
* Yasa ile kurulan veya tüzel kişiliğe sahip emekli ve yardım sandıklarının,
* Bankaların ve özel finans kuruluşların,
* Özelleştirme kapsamındaki kuruluşların,
* Organize sanayi bölgeleri ile menkul kıymetler, vadeli işlemler borsaları dahil bütün borsaların,
* Yarıdan fazla hissesi doğrudan yukarıda sayılan kurum ve kuruluşlara ait olan kurum ve kuruluşların ve işletmelerin, satın alacağı iş gücü temin hizmetleri de tevkifat kapsamına alınmıştır.

1 Ekim 2011 Cumartesi

Eğitim ve danışmanlık hizmetinde uygulanacak KDV oranına ilişkin özelge

Başlık Eğitim ve danışmanlık hizmetinde uygulanacak KDV oranı hk.

Tarih 22/07/2011

Sayı B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV 28-1084

Kapsam
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü

Sayı : B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV 28-1084
22/07/2011
Konu : Eğitim ve danışmanlık hizmetinde uygulanacak KDV oranı

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, firmanızın enerji verimliliğine dair eğitim hizmeti vereceği belirtilerek, bu hizmete uygulanacak katma değer vergisi (KDV) oranı sorulmaktadır.

Limited ve Anonim Şirketi Ortağının Sorumluluğu Nedir?

Limited şirket ortakları şirketin ödenmemiş amme borçlarından sorumlu mudur?

Limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.

Limited şirket ortakları hisse devri yaptığında amme alacağından kim sorumludur?

Ortağın şirketteki sermaye hissesini devretmesi halinde, hisseyi devreden ve devralan şahıslar, devir öncesine ait ve vadesi devir tarihi itibarıyla geçmiş olan amme alacaklarının ödenmesinden, müteselsilen sorumlu tutulur.Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden, müteselsilen sorumlu tutulur.

15 yıl öncenin defter ve belgeleri istenebilir mi?

Değerli okurlar, Vergi Usul Kanunu'na baktığımızda, mükelleflerin defter ve belgeleri saklama ve ibraz yükümlülüğü 5 yılla sınırlı. Ancak, uygulamada 5 yıldan daha geriye giden çok sayıda problemle karşı karşıya kalınabilmekte, bu problemler nedeniyle de 5 yıldan daha önceki dönemlere ilişkin defter ve belgelere de ihtiyaç duyulabilmektedir. Doğrudan ibraz ve saklama mükellefiyetini uzatmasa da dolaylı olarak ibraz ve saklama yükümlülüğünü uzattırabilecek hususları özetlemeye çalışayım.

1. Halen amortisman ayrılmaya devam eden aktif kıymetler

Amortisman kıymet ve oranlarıyla ilgili hususlar incelenirken amortisman konusunda çıkabilecek tartışmaların çözümünde defter ve belgelerin varlığı yararlı olabilecektir. Yapılan vergi incelemelerinde şayet incelenen yılda amortisman gideri varsa, kaç yıl geriye giderse gitsin özellikle aktifleştirme yılına ilişkin defterler ve belgelerin aslının talep edildiğine şahit olduk.

2. Devreden KDV

Şayet 5 yıldan fazla süreden gelen devreden KDV varsa, bugün o konuda bir inceleme yapılırken açıklama dolayısıyla defter ve belgelerin istenebileceği ileri sürülebilir.

Yeraltı çalışması uygulaması

İktisadî anlamda vazgeçilmez bir faaliyet olarak, yeraltı çalışması uygulamasına dikkatleri çekmek istiyorum. İş ve sosyal güvenlik mevzuatında ve Gelir Vergisi Kanunu'nda konu hakkında düzenlemeler yapılmış bulunmaktadır. Maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi işler, yeraltı işleridir. Bu işlerde yapılan çalışmaların düzenlenmesi önemlidir. Bu yazımda bu düzenlenmeleri ele alacağım.

4857 sayılı İş Kanunu'nun "yer ve su altında çalıştırma yasağı" başlıklı 72'nci maddesinde, "Maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yer altında veya su altında çalışılacak işlerde onsekiz yaşını doldurmamış erkek ve her yaştaki kadınların çalıştırılması yasaktır" hükmü, konu hakkındaki önemli düzenlemelerin başında yer almaktadır. İş Kanunu'nun 66'ncı maddesine göre de madenlerde, taşocaklarında yahut her ne şekilde olursa olsun yeraltında veya su altında çalışılacak işlerde işçilerin kuyulara, dehlizlere veya asıl çalışma yerlerine inmeleri veya girmeleri ve bu yerlerden çıkmaları için gereken süreler, işçinin günlük çalışma sürelerinden sayılmaktadır. "İş Kanununa İlişkin Fazla Çalışma ve Fazla Sürelerle Çalışma Yönetmeliği"nin 7. Maddesi gereğince, maden ocakları, kablo döşemesi, kanalizasyon tünel inşaatı gibi işlerin yer ve sualtı yapılanlarında fazla çalışma yapılamaz. Yine madde gereğince, günde 7,5 saat ve daha az çalışılması gereken işlerde de fazla çalışma yapılamaz. Madenlere su verme işleri ve yeraltı işleri de 7,5 saatten fazla çalışılamayacak işlerdendir. Bu nedenle günde 7,5 saatten fazla çalışma yeraltı işlerinde yapılamaz.


Analık hali ve işgöremezlik ödeneği

Çok sayıda kişiyi ilgilendiren konulardan biri kuşkusuz analık hali. Yasaya göre 4/a yani SSK sigortalısı kadına, analık hallerine bağlı olarak günlük geçici iş göremezlik ödeneği verilir.

Ödenek hekimin vereceği istirahata bağlı olarak doğumdan önceki ve sonraki 8 haftalık sürede, çoğul gebelik halinde ise doğumdan önceki 8 haftalık süreye 2 haftalık süre ilave edilerek çalışmadığı her gün için ödenir.

Sigortalı kadının isteği ve hekimin onayı ile doğuma 3 hafta kalıncaya kadar çalışması halinde, doğum sonrası istirahat süresine çalışılan süre de eklenir. Bu sürelerin eklenebilmesi için doğumdan önceki 3 haftaya kadar çalışmasının uygun olduğuna dair sağlık raporu düzenlenir.

Tabii ki; geçici iş göremezlik ödeneği ödenebilmesi için de bazı şartlar var. Bunları;

- İstirahatın başladığı tarihte sigortalılık niteliğinin sona ermemesi,
- Doğumdan önceki 1 yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olması,
- Bu süre içinde işyerinde çalışmamış olması,
- Doğum olayının gerçekleşmiş olması, şeklinde özetlemek mümkün.

Doğum öncesi 8 hafta veya çoğul gebelik halinde 10 hafta istirahata ayrılan veya 3 hafta kalıncaya kadar çalışabileceğine dair rapor alan ancak erken doğum yapan kadın sigortalıya doğum yapacağı tarihten önce ise kullanamadığı günler doğum sonuna ilave edilerek geçici iş göremezlik ödeneği ödenir.

Sigortalı kadının hekim raporuna istinaden çalıştığının ve doğum öncesi izninin başlama tarihinin tespiti için düzenlenecek raporda “Gebelik normal/çoğul gebeliktir. Doğuma… hafta kalmıştır. Sağlık durumu, doğuma üç hafta kalıncaya kadar çalışmasına uygundur.” ifadelerine yer verilecek ve mutlaka rapora düzenlenme tarihi ile poliklinik protokol numarası yazılacaktır.

Bu duruma göre, raporun düzenlenme tarihi, doğum öncesi izninin (8 veya 10 haftanın) başlama tarihi olarak kabul edilir.

Doğumuna 3 hafta kalıncaya kadar çalışabileceğine dair rapor alan kadın sigortalının erken doğum nedeniyle kullanamadığı doğum öncesine ait günleri doğum sonuna ilave edilerek geçici iş göremezlik ödeneği verilir.


Yahya ARIKAN
Cumhuriyet

Devlet memurlarında çalışma yasakları...

Özellikle sağlık alanında çalışan kamu görevlileri açısından son dönemlerde yapılan düzenlemeler, bunlara yönelik iptal kararları ve benzeri gelişmeler nedeniyle ilgililerin kafası karışmış durumda. Konu hakkında son olarak 650 sayılı KHK ile yapılan düzenlemeler sonrası devlet memurları açısından yeni bir hukuki durum ortaya çıktı. Bu yazımızda konuyu öğretim üyeleri dışında kalan devlet memurları açısından ele alacağız. 

ÇALIŞMA YASAKLARI

Kararname öncesi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 28. maddesinin ilk fıkrası şu şekildeydi: 'Memurlar Türk Ticaret Kanununa göre (Tacir) veya (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kolektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar. (Görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler hariç).' Maddenin yazım şekline göre, kendi özel kanunlarında bir kısıtlama olmadığı sürece, bazı memurların serbest meslek faaliyeti yapmalarının serbest olduğu anlaşılmaktaydı. Hemen belirtelim buradaki serbest meslek faaliyeti ifadesi, ticari nitelikte olmayan ve uzmanlık gerektiren faaliyetleri kapsıyor.

15 yıl ile kıdem tazminatını alanlar yeniden işe girebilirler.

1475 sayılı eski İş Kanunu’nun yürürlükte kalan tek maddesi olan 14 üncü maddesine göre, 4857 sayılı İŞ Kanunu’na tabi çalışanların 15 yıllık sigortalılık süresi ve en az 3600 günü tamamlamaları şartıyla, en son çalıştıkları işyerinde en az bir tam yıl çalışmış olmak diğer koşuluyla işlerinden kendileri ayrılarak kıdem tazminatı alma hakları var. Aynı işçinin daha sonra emeklilik yaşını beklerken artık bir daha çalışmaması düşünülemez.