1 Ocak 2012 Pazar

Geçici Vergi Döneminde Yapılması Gerekenler

Hatırlayanlar vardır, 90 lı yıllarda geçici vergi diye bir olugumuz yoktu, bir önceki yılın kurumlar vergisi beyanını alır ona göre bir peşin vergi belirler ve onu 12 eşit taksitte öderdik. Ara dönemler itibariyle herhangi bir çalışmamız olmazdı.
Daha sonra yapılan değişikliklerle önce ihtiyari sonra zorunlu, önce altı ay sonra da üç aylık dönemler itibariyle geçici vergi beyanlarımız başladı. Adı üstünde geçiciydi, yıl sonunda düzeltilmek için hazırlanıyordu. Ancak Maliye Bakanlığı’nın % 10’luk sınır uygulaması ile her ne kadar adı geçici olsa da kendi kalıcı etkiler bırakmaya başladı.
Bir önceki yılın matrahından hesaplanan tek bir rakam olarak başlayan serüven, değerleme koşulları, maliyetler vb dönem sonu işlemlerini yapılması gerektiren bir gelir tablosuna ve oradan da Maliye Bakanlığının olmasa da bankaların ve diğer kurumların baskısı ile hazırlanan bilanço ve gelir tablosu seti ile bir finansal rapora dönüşen üçer aylık dönemlerimiz oldu.

60 nolu Katma Değer vergisi Sirküleri

Tarih 08/08/2011
Sayı KDVK-60/2011-1
Kapsam

 T.C. MALİYE BAKANLIĞI
Gelir İdaresi Başkanlığı
 KATMA DEĞER VERGİSİ SİRKÜLERİ/60
 Konusu :
 Tarihi : 8/8/2011
Sayısı : KDVK-60/2011-1 3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun uygulamasına ilişkin mevcut sirkülerlerin birleştirilmesi ile uygulamada tereddüt edilen hususlara yönelik açıklamalar bu Sirkülerin konusunu oluşturmaktadır.

 1. KDV'NİN KONUSU

 KDV Kanununun 1 inci maddesine göre Türkiye'de yapılan;
 - Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesindeki teslim ve hizmetler,
 - Her türlü mal ve hizmet ithalatı,
 - Söz konusu maddede belirtilen "diğer" faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler KDV'ye tabidir.

Sermaye şirketlerinde kâr dağıtımı ve önemi

Belirli amaçları gerçekleştirmek üzere gerçek veya tüzel kişiler tarafından kurulan ve belirlenen hedefe ulaşmak için, ortak ya da yöneticilerin dikkat ve özen göstermek zorunda bulundukları ekonomik birimler olan şirketler, ülkemizin iktisadi kalkınmasının gerçekleşmesinde itici güç rolünü üstlendikleri bir gerçektir. Teknik, ekonomik ve hukuksal boyutu olan şirketler, kaliteli mal ve hizmet üretmek, kâr elde etmek, sürekli büyümek ve gelişmek, topluma hizmet vermek, çalışanlara en üst düzeyde sosyal ve ekonomik fayda sağlamak, ortaklarına da kâr payı dağıtmak gibi bir takım işlevleri birlikte gerçekleştirmek durumundadırlar. 

Sermaye şirketlerinde yıllık kâr dağıtımı genellikle, bir zorunluluk olarak kabul edilmiş ve bazı hallerde kanun koyucu tarafından da kâr ve zarar hesabının alacak bakiyesinin başka bir deyişle bilançoya göre hasıl olan kârın pay sahiplerine dağıtılması esası konmuştur. Anonim ve limitet şirkete konulan sermaye payı için dönem sonunda dağıtılabilir safi dönem kârından veya serbest yedek akçelerden ayrılan ve her ortağa ödenecek kâr payı ortakların şirketi kurma amaçlarının ana nedenidir. Bazı indirimlerden sonra ortaya çıkan yıllık kâr ortaklara dağıtılır ya da şirketin kısa ve uzun vadeli ihtiyaçları ve planları çerçevesinde şirket bünyesinde bırakılır.


Emeklilik sonrası çalışana ikinci kez kıdem tazminatı var mı?

Emeklilik sonrası çalışana ikinci kez kıdem tazminatı var mı yok mu? Emekli olduktan sonra özel sektörde ücretli olarak çalışan okurlarımızın, merak ettiği konulardan biri de bu...

Okurlarımızdan Veli Duran: “Emekli olduktan sonra, bir şirkette sekiz yıl çalıştım. Bu arada, hem emekli aylığımı hem de çalıştığım şirketten ücretimi aldım. Geçenlerde, Ağustos sonu itibariyle ben ve 12 arkadaşın görevine son verileceğini bildirdiler. İşverene gidip, kıdem tazminatını sordum; ‘Emeklinin kıdem tazminatı mı olur?' diye kızdılar. Benim gibi çok kişi, emekli olduktan sonra çalışıyor. Sayın Hocam, ben ve benim durumumda olanların kıdem tazminatı hakkı var mı yok mu?” diye soruyor ve Ağustos ayı bitmeden, bu konunun yanıtlanmasını istiyor.

Bağkurlu olmak zorunlu mu?

5510 sayılı Kanuna göre kimlerin Bağ-Kur sigortalısı olacakları belirlenmiştir. Bağ-Kur sigortalısı olması gereken bir kişinin bu haktan vazgeçmesi mümkün değildir. Yani, Bağ-Kur sigortalılığı zorunludur. Ancak, torba kanunla yapılan düzenleme ile 1 Mart 2011 tarihinden sonra zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olanlar, bir yerde SSK’lı olarak çalışmaya başlarlarsa Bağ-Kur sigortalılığı sona erer. Ancak;

Yeni Türk Ticaret Kanunu'nda "şirket birleşmeleri"

Önceki haftalarda yayımlanan yazılarımızda, yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) ile getirilen düzenlemelerden "Tek Ortaklı Anonim ve Limited Şirketler" ve "Yeni Türk Ticaret Kanunu'nda Teknolojik Gelişmelerin Yeri" konuları ele alınmış ve yeni Türk Ticaret Kanunu ile getirilen diğer önemli düzenlemelere de zaman zaman yazılarımızda yer verileceği belirtilmişti.

Yeni Türk Ticaret Kanunu'nda köklü revizyona uğrayan kurumlardan birisi de "birleşme" ve "tür değiştirme"dir. Yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda sadece 7 madde ile tanzim edilmiş olan bu kurum, 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu'nda 36 madde halinde düzenlenmiştir. Ayrıca mevcut TTK'da yer almayan ancak vergi mevzuatında yer alan düzenlemeler ile Maliye Bakanlığı ve Sanayi Ticaret Bakanlığı'nın ortaklaşa yayınlamış olduğu tebliğ ile kısmen düzenlenmiş bulunan "bölünme" müessesesi de maddi hukuk yönünden ilk kez bu kanunla düzenlenmiştir. Yeni Türk Ticaret Kanunu'nda yer alan bu düzenlemelerde temel olarak İsviçre hukukundan esinlenilmiştir.

Kredi kartı işlemlerinin muhasebeleştirilmesi

Tek düzen hesap planının kullanımı ile ilgili olarak karışıklık yaratan konulardan biride, kredi kartlı satışların muhasebeleştirilmesinde yaşanmaktadır. Bu karışıklıklardan birisi POS hesabına geçen paranın hangi hesapta takip edileceği, bir diğeri de bankaya ödenen komisyon bedelinin kaydedileceği hesaptır.

Kredi kartlı satışların takibinde, hesaba geçen paranın takibi ile ilgili olarak 108 Diğer Hazır Değerler hesabı kullanılmalıdır. Her şeyden önce kredi kartı satışı ile POS hesabına geçen miktar, satışı yapan işletme için alacak olmaktan çıkmıştır. Bu meblağ işletme için her an kullanıma hazır bir değerdir. İstenildiği anda değer kaybına uğramadan kullanılması kuralıda zedelenmemektedir. Zira satıcı firma bu parayı kullanmak istediğinde bankaya ödeyeceği komisyonu göz önünde bulundurarak, maliyet hesaplamasını buna göre yapmakta ve satışı yapılan mal bedelinde satıcı açısından eksilme olmamaktadır.

Yeni Türk Ticaret Kanunu'nda teknolojik gelişmelerin yeri

Yeni Türk Ticaret Kanunu'nda; özellikle internetin günlük hayatın her alanında kullanılır hale gelmesi, internet üzerinden yapılan işlemlerin sürekli artması, sözleşmelerin kurulmalarından belgelerin, özellikle faturaların, ihtar ve ihbarların, sigorta poliçelerinin vb. elektronik ortamda oluşturulması, mesafeli sözleşmelerin artan önemi düşünülerek yapılan düzenlemelerle hukuki güvenliğin sağlanması amaçlanmıştır. Ayrıca, Kanunun geneline hakim olan şeffaflık ilkesinin ve bilgiye erişebilen toplum olarak tanımlanan bilgi toplumu hizmetlerinin sağlanabilmesi açısından, her sermaye şirketine internet sitesi açması ve bu sitenin belli bir bölümünü bilgi toplumu hizmetlerine tahsis etmesi zorunlu kılınmıştır.

Bu çerçevede, bilgi ve iletişim teknolojileri araçları ile gerçekleştirilen ve Ticaret Hukuku'nu önemli ölçüde etkileyen ve önümüzdeki dönemde de şirketlerin yalnızca iş yapış şekillerini değil, şirket yapılarını ve ticari hayatı önemli ölçüde geliştirecek olan, Kanunun hem çeşitli maddelerinde hem de son hükümlerinde yer alan düzenlemelerin bazıları şu şekildedir:

Aile Konutu Şerhi Nasıl Konulur?


Uygulamada eşler arasında aile konutu ile ilgili anlaşmazlıklara sıkça rastlıyoruz. Eşler arasında karşılıklı güvensizlik olsun olmasın veya eşler arasında boşanma davası açılsada açımasada Özellikler kadınlar eşlerinin ortak konutu habersiz satmasından çok korkuyorlar ve önlem almak istiyorlar bunun için medeni kanunumuzda aile konutu şerhi konulması sistemi getirilmiştir.
2002 yılında yürürlüğü giren yeni medeni kanunumuzun aile hukukuna ilişkin düzenlemelerinde kadın erkek eşitliği hep ön planda tutuldu. Eski medeni kanunumuzda yer alan kocanın oyuna üstünlük tanıyan düzenlemeler yerini eşitlik ilkesine bıraktı.
Aile konutunu seçme konusunda da kadın erkek arasında eşitlik ilkesi dikkate alındı ve buna göre kanun maddeleri çıkarıldı.
||| Aile Konutu Nedir?
Aile konutunu evlilik birliğinin devamı süresince eşlerin birlikte yaşadıkları hayatlarını idame ettirdikleri yer olarak tanımlayabiliriz.
Birlikte oturulan yer eşlerden her ikisi adına müştereken tapuda kayıtlı olabileceği gibi karının yada kocanın adına da kayıtlı olabilmektedir. Eşlerden tapu üzerine kayıtlı olanın kural olarak aile konutunu diğer eşe sormadan 3. şahıslara devir ve temlik etmemesi gerekir. Bunu engellemenin en pratik yolu ise tapuya aile konutu şerhi koydurmaktır.
Türkiye’ nin de taraf olduğu Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine ilişkin Sözleşmenin ilgili maddelerine göre taraf devletler kadın ve erkeğe hukuksal olarak yerleşim yeri secme ve nakletmede eşit yasal haklar tanıyacaklardır.
Yukarıda bahsettiğimiz uluslararası sözleşme hükmü gereğince medeni kanunumuzun 186.maddesinde eşlerin oturacakları yeri birlikte secmeleri konusunda düzenleme yapılmıştır. Böylelikle eski medeni kanunumuzdaki kocanın tek başına konutu seçme olanağıda ortadan kaldırılmıştır. Bundan böyle eşler oturacakları yere birlikte karar vereceklerdir.

Sigortasız çalıştırana para cezası var mı?

İsmini vermek istemeyen bir okurumuz, “1999 yılından buyana bir işyerinde sigortasız çalışıyorum. Çalıştığım kişiler akrabamdı. Sigortanı yapacağız deyip bir türlü yapmadılar. Bu çalışma sürem içerisinde 2009 yılında Bağ-Kur borcumu kendim ödeyerek emekli oldum. Şimdi ise bu işyeriyle ters düştüm ve işi bırakmak zorunda kaldım. Bu iş yerine dava açmak istiyorum. 1999 yılından buyana çalıştığımı şahitlerle ispat edebilirim. Bu davada ne kadar ceza uygulanır?” diyor.

Bir işyerinde sigortasız çalıştırılan kişilerin olması oldukça üzücüdür. Sosyal güvenlik hakkı, bir anayasal bir hak olduğu kadar “emek hakkı” ve “kul hakkı”dır. Ama maalesef halen 3-4 milyona yakın işçi, özellikle küçük işletmelerde sigortasız çalıştırılmaya devam edilmektedir. Prim belgeleri işverenler tarafından SGK’na verilmeyenlerin ya çalışırken SGK kontrol memurları/denetmenleri veya müfettişleri tarafından işyeri kayıtlarından veya fiilen çalışırken tespit edilmesi, ya da dava açmak suretiyle sigortalılıklarını sağlamaları gerekmektedir. Sigortasız çalıştırılan süreler için hizmet tespit davası açılmak suretiyle tespit ettirilmesi mümkündür.

Yapılan Vergi İncelemelerinde Geçmiş Yıl Zararları Dikkate Alınmalı Mıdır?

Vergi incelemesine tabi tutulan hesap döneminin kazançla sonuçlanmış olması ve mükellef kurum tarafından geçmiş yıl beyannamelerinde yer alan zararların dikkate alınmamış olması durumunda, inceleme elemanı tarafından da söz konusu zararlar dikkate alınamayabilecektir.


Ödeme Emri Tebliğ Üzerine Mükelleflerin Hakları ve Sorumlulukları

I-GİRİŞ

Asıl olan amme alacağının vadesinde ödenmesi olmakla birlikte vadesinde ödenmeyen alacağın cebren tahsil ve takip edilmesi 6183 sayılı Amme Alacaklar Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödeme emrinin tebliği ile başlamaktadır.

 II-ÖDEME EMRİNİN İÇERİĞİ

6183 sayılı Kanunun 55. maddesine göre; Amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir “ödeme emri” ile tebliğ olunur. Ödeme emrinde borcun asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarları, nereye ödeneceği, müddetinde ödemediği veya mal bildiriminde bulunmadığı takdirde borcun cebren tahsil ve borçlunun mal bildiriminde bulununcaya kadar üç ayı geçmemek üzere hapis ile tazyik olunacağı, gerçeğe aykırı bildirimde bulunduğu takdirde hapis ile cezalandırılacağı kayıtlı bulunur.

Ayrıca malı olmadığı yönünde bildirimde bulunan borçlunun bu bildirim ile birlikte veya bildirim tarihinden itibaren 15 gün içinde;

 • En son kanuni ikametgah ve iş adreslerini,
 • Varsa devamlı mükellefiyetleri bulunan diğer tahsil dairelerini ve amme idarelerini ve bunlardaki hesap ve kayıt numaralarını bildirmek ve nüfus kayıt suretini vermek mecburiyetinde oldukları aksi halde bu vazifeleri makul bir özre dayanmadan yerine getirmeyenlerin elli güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı bildirilir.

 Madde metninde yer almamakla birlikte, borçlunun hukukunu koruma açısından ödeme emrinde, ödeme emrine karşı hangi sürede hangi yargı merciine başvurulabileceğine de yer verilmiştir. Gecikme zammı, asıl alacağın ödeme gününe kadar işleyeceğinden asıl alacak için düzenlenen ödeme emrinde gecikme zammının gösterilmesi mümkün değildir. Ancak ödeme emrinde “Ayrıca Gecikme Zammı da Alınacaktır” ibaresine yer verilerek mükellef bu konuda bilgilendirilir.

Okul aile birliğinin kurumlar vergisine tabi olup olmadığı

Okul aile birliğinin kendileri kurumlar vergisinden muaftırlar. Ancak bu birliklerin işlettikleri ticari işletmeler bu muafiyetten yararlanamaz.

Konuya ilişkin İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 14.08.2008 Tarihli özelgesi aşağıdaki gibidir.

Kullanılmayan Yıllık İzin Ücretine İlişkin Önemli Noktalar

4857 sayılı İş Yasasının 53 üncü maddesinde:
İşçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin süresi için ücretinin, hizmet akdinin işveren veya işçi tarafından feshedilmesi halinde akdin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine ödeneceği,
İşveren tarafından hizmet akdinin feshedilmesi halinde, 17 nci maddede belirtilen bildirim
süresiyle, 27 nci madde gereğince işçiye verilmesi mecburi yeni iş arama izinlerinin yıllık
ücretli izin süreleri ile iç içe giremeyeceği” öngörülmüştür.

Amortismanlar

Maliye Bakanlığı tarafından farklı nispetlerde amortisman oranlarının uygulamaya konması ile duran varlıklarda amortisman uygulaması oldukça zorlasmış ve karmasık hale gelmistir.
28.04.2004 tarihinde yayınlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 333) ile ilk kapsamlı tebliğ yayınlanmıs, arkasından çesitli tarihlerde yayınlanan 339, 365, 389, 399 ve 406 Sıra Nolu Genel Tebliğlerle yapılan değisiklikler ile amortisman nispetleri listesi son seklini almıstır.

Odamız tarafından daha önce Mayıs 2004 tarihinde yayınlanmış bulunan “Amortisman Oranları” kitapçığı yapılan değisiklikler nedeniyle tüm güncelliğini itirmistir. Meslek mensuplarından gelen yoğun talep üzerine tüm değisiklikleri içeren bu çalısmanın yapılmasına karar verilmistir.

Meslek mensuplarına yardımcı olacağına inandığım ‘Amortismanlar’ kitapçığını hazırlayarak bizlere kazandıran Doç. Dr. Adnan GERÇEK’e tesekkürlerimi sunuyor, kitapçığın tüm okuyuculara faydalı olmasını temenni ediyorum.

Smmm. Mesut TOPCU
Bursa SMMMO Baskanı

Çalınan faturalar için zayi belgesi almayı ihmal etmeyin.

Bir okurum daha önce kullandığı belgelerle birlikte kullanmadığı (boş) faturaları da kaybettiğini, bu durumda ne gibi tedbirler alması gerektiğini soruyor.

Gerçekten bazı mükellefler farklı sebeplerle ellerindeki belgeleri kaybedebiliyor. Böyle durumlarda zamanında alınacak bazı tedbirler, mükellefleri daha sonra büyük problem yaşamaktan kurtarır.

Toplu işten çıkarma nasıl yapılmalı?

Dünyanın en zor işidir işsizlik. Çevremizde de bazen gördüğümüz işsizlerin durumu hepimizi üzer. Kendimi onların da yerine koyuyorum; muhtemelen genel anlamda işverenler de çalışanlarını normal koşullarda işten çıkarmak istemezler. Ancak işletmelerin ekonomik sorunlarının olduğu dönemlerde, bu sıkıntının aşılması için nedense çoğunlukla ilk başvurulan yollardan biri işçi çıkarılması olmaktadır.
Ekonomik nedenlerle aynı dönemde çok sayıda işçinin çıkarılması İş Kanunu bakımından belirli bir prosedüre bağlanmıştır. İşletmeler öyle her istedikleri anda işçilerini topluca işten çıkaramazlar.
İşverenin herhangi bir işyeri gereğinden dolayı çalışan işçilerinden belirli bir süre içinde belirli bir kısmını topluca işten çıkarması prosedür kapsamındadır.

Bireysel emeklilikte şikâyet et, vergini al

Yüzbinlerce vatandaşa bir umut daha. Dava açma süresini kaçıranlardan, daha önce Hürriyet’te önerdiğimiz “Şikayet yolu ile düzeltme” yolunu izleyenlere, ana paradan kesilen yüzde 15 vergiler iade edilmeye başladı...

OLAY NEYDİ?

Bireysel emeklilik sistemi, katılımcı sayısı 2,5 milyon civarında, fon büyüklüğü de 13 milyar lira civarında olan bir sistem. Üyelerin yüzde 38’i 25-34 yaş, yüzde 33’ü 35-44 yaş, yüzde 19’u 45-55 yaş arası kişilerden oluşuyor. 56 yaş üzerinde bu oran yüzde 4.
İleri yaşlarda, “ikinci bir emekli aylığı” umuduyla sisteme girilip prim ödeniyor.
Bu arada, genellikle paraya ihtiyaç nedeniyle sistemden ayrılmalar da oluyor. Ayrılanlara; anaparaları ve getirisi ödeniyor. 10 yılı doldurmayanlara yapılan ödemelerde; hem anaparadan hem de getirisinden yüzde 15 vergi kesiliyor.
Anaparadan vergi kesilmesi, vergi sisteminin özüne ve yasalara aykırı. Nitekim Gelir Vergisi Kanunu’nda da anaparadan vergi kesileceği, yazılı değil.
Haksız kesilen vergiyi geri almak isteyenlerin; 30 gün içinde, İstanbul Vergi Mahkemesi Başkanlığı’na dava açmaları gerekiyor. Açılan davaların tamamı, “vatandaş lehine” sonuçlandı. Danıştay’da “anaparadan vergi kesilemez” diye karar verdi (Dn. Dördüncü Dairesi, 24 Ocak 2011 Tarih ve E.2009/8882, K.2011/269). Bunların tamamını Hürriyet okurlarına “canlı yayın” yapar gibi anında duyurduk.
Onları yönlendirip, dilekçe örneğini de verdik. Gidip dava açtılar ve paralarını “tıkır tıkır” geri aldılar.